Menderes Singin'in kaleminden!
Eşim vesile oldu ve uzun zamandır planladığımız Mısır seyahatini gerçekleştirdik. Hanımın yeğeni Ali, 22 yıldır İskenderiye’de bir Türk fabrikasında tekniker olarak çalışıyor ve bize sürekli oraların güzelliğinden bahsediyordu. nihayet bu ziyareti gerçekleştirme fırsatı bulduk. Kahire Piramitler Rehberimiz Ali Genç kardeşimiz Türk Hava Yolları ile Berlin’den İstanbul’a, ora dan da Mısır’ın en güzel şehirlerinden biri olan İskenderiye’ye uçtuk. Yaklaşık beş saatlik yolcu luğun ardından İskenderiye’ye indik. Havalima nında vizelerimizi aldıktan sonra bizi güler yüzle karşılayan görevlilerle tanıştık. Dışarı çıktığımız da Ali ve eşi Derya bizi bekliyordu. Hava 16 de rece civarındaydı, tam gezmek için ideal bir gün! Ali kardeşimizin rehberliğinde güzel Arapçası ile kendimizi vatanımızda hissettik.
İskenderiye’de Tarihin İzleri
İlk günümüzde İskenderiye’nin meşhur kalesini gezdik. Şehir, eski ve yeninin harika bir karışımını sunuyordu. Tarihe olan merakım nedeniyle Os manlı ve Selçuklu izlerini aradım. Camiler, kaleler, saraylar ecdadımızdan bizlere kalan değerli mi raslardı. Trafik yoğun ve karmaşık olmasına rağmen kim se kavga etmiyor, bir kaza olduğunda özür dilenip yollarına devam ediyorlardı. Cami lerin estetik mimarisi beni hayran bıraktı. Daha sonra İskenderiye Türk Şehit liğini ziyaret ettik. Burada Filistin’de esir düşen ve İskenderiye’deki kamplarda tutulan Osmanlı asker lerinin kabirleri bulunuyordu. 500 şehidimizin al bayrağın gölgesinde huzurla yatıyor olması bizleri derin den etkiledi. Ali kardeşim ile birlikte İsken deriye Başkonsolosu Melih Bora Kerimoğlu’nu ziyaret ettik. Bize gösterdiği samimiyet ve misafirper verlikten dolayı kendisine teşekkür ettik. Kahvesini içtik ve o anı ömür boyu hatırlayacağız.
Kahire: Piramitler ve Osmanlı İzleri
Ali, enişte “Kahire’ye de gidelim, bir gece kalıp iki gün boyunca gezeriz” deyince hemen kabul ettik. Yaklaşık iki saatlik bir yolculuğun ardından Mısır’ın başkenti Kahire’ye vardık. İlk durağımız elbette piramitler oldu. Bol bol fotoğraf çektik. O zamanın insanlarının firavun mezarları için ne kadar büyük yapılar inşa ettiğini gördük. Devasa mezarlar, çağının inanılmaz emek ve sanat anlayışını gözler önüne seriyordu.
Osmanlı’dan kalma Tarihi Kalesi’ni ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa Camii’ni ziyaret ettik. Camiyi görün ce kendimizi İstanbul Eminönü’nde hissettik. Minareleri ve süslemele riyle Osmanlı’nın muhteşem sanat anlayışı burada da görülüyordu. Beni en çok heyecanlandıran yer ise Resul Hüseyin Camii ve Türbesi oldu.
Caminin önündeki güneş şem siyelerini görünce kendimi Mescid-i Nebevî’de hissettim. Medine’nin ko kusunu alır gibi oldum. Peygamberi mizin torunu Hz. Hüseyin efendimi zin mübarek başının bulunduğu bu türbe, o acılı tarihi tekrar hatırlattı. Oradan İmam Şafii Hazretlerinin ca misini ve kabrini ziyaret ettik Kahire’de akşam olduktan sonra minarelerin ışıklandırılmasıyla şehir büyüleyici bir görünüm aldı. El-Ezher Camii’ni ziyaret ettik, Nil Nehri’nde keyifli bir gemi turu yaptık. Ali ve eşi, şehirde Türk mutfağının izlerini de bizimle paylaştı. Bir tavuk hikayemiz var ki, hatırladıkça gülüyorum!
Dönüş
Sayılı günler çabuk geçti ve tekrar Türk Hava Yolları ile İstanbul aktar malı Berlin’e döndük. Biz döndüğü müzde Berlin’e bol bol kar yağmış. Ama içimiz, Mısır’ın sıcacık anılarıy la doluydu!
(Haber:Menderes Singin)