Üretim yoksa, meşguliyet boşluğa düşer. Ama insan zihni boşlukta kalmaz; o boşluğu ya emekle ya dedikoduyla doldurur. Üretimin olmadığı yerde ilk gelişen “meslek” dedikoduculuktur. Zihin yorgun değilse, dil boş durmaz.
Bu boşluk zamanla sistemleşir:
Kahveler kurulur, sokak köşeleri “yorum merkezleri” olur. İş yapamayan, laf yapar. En çok konuşan, en çok bilen sanılır. Bu mahalle yapıları zamanla mafya benzeri bir örgütlenmeye evrilir. Herkes kendi sokağının, kendi grubunun “baba”sı olur.
Mahallenin gençleri zaten boşta, sorgusuzca bu çarpık yapının emir eri haline gelir.
Başlar mahalle kavgaları.
İş artık fiziksel değil, çıkar, güç ve etki savaşıdır.
Fakat bu sadece “aşağıda” kalmaz. Aynı mantık yukarı doğru da tırmanır.
Siyasete, bürokrasiye, akademiye, sivil topluma kadar sızar.
“Bizim adam”, “bizim mahalle”, “bizim çıkar” zihniyeti artık kurumsallaşır.
Devletin ve Milletin Ürettiği Değerler Nasıl Sömürülür?
Burada sistem bir eşik atlar. Çünkü devletin yıllarca emek vererek kurduğu kurumlar, milletin ortak gayretle oluşturduğu değerler bu yapılar tarafından ganimet gibi görülmeye başlar.
• Vatan sevgisi etiket olur.
• Din, kültür, ahlak; sadece kitleyi yönlendirme aracına dönüşür.
• Kamu kaynakları, sosyal yardımlar, projeler bir “sadakat testine” bağlanır.
Yani devletin ve milletin üretmeye çalıştığı her anlamlı değer, bu çarpık sistemin yeni rant alanı haline gelir.
Böylece üretimsizlikten başlayan süreç, hem maddi hem manevi bir sömürü düzenine dönüşür.
Ve Bu Noktada Sistem Ahtapota Dönüşür
Bu yapı artık bir klik ya da grup değil, ahtapot gibi bir organizmadır. Sinsidir, yayılır, kamufle olur ve kıskaca alır.
Tıpkı gerçek ahtapot gibi, bu sistemin de üç kalbi vardır:
1. Çıkar Kalbi (Merkez Kalp):
Her şeyin kalbinde çıkar vardır. Bu kalp sadece “Ne kazanırım?” sorusuyla atar. Ahlak, hakikat, liyakat bu kalbi ilgilendirmez.
2. İlişki Kalbi (Sistem Kalbi):
Hangi cemaatte, hangi partide, hangi akrabalıkta kim var? Bu kalp bağlantılarla çalışır. Her kol bir yere uzanır, her damar bir ilişkiye bağlanır.
3. İmaj Kalbi (Kamuflaj Kalbi):
Bu sistem gerektiğinde dini, gerektiğinde laik, gerektiğinde halkçı, gerektiğinde seçkinci olur. Rengini ortama göre değiştirir. Bu kalp görüntüyle, algıyla beslenir.
Bu üç kalp bir araya geldiğinde, ortaya yüzsüzlüğün kurumsallaştığı, iki yüzlülüğün normalleştiği bir yapı çıkar.
“İkiyüzlülük artar, çık yüzlülük çoğalır.”
Gerçek yüzler çekilir, işe yarayan maskeler sahneye çıkar.
Artık samimi olan dışlanır, hesap soran susturulur, üretmek isteyen yalnız bırakılır.
Ve sistem kendi içine dönerek toplumun ahlakını, emeğini ve geleceğini emer.
Peki Çözüm Nedir?
Bu sistemle baş etmek için sadece şikayet etmek yetmez.
• Üretmek gerekir.
• Gerçek yüzle yaşamak gerekir.
• Değeri araçsallaştıran değil, yaşatan olmak gerekir.
• Ahtapotun her kolunu kesemezsin, ama kalplerini hedef alırsan sistem çöker.
Çünkü çürüyen düzenin panzehiri, sağlam niyetle atılmış üretken bir adımdır.
Unutma:
Mahalle kavgalarından millet çıkmaz.
Ama üretimden, adaletten, ilkeli duruştan medeniyet doğar.