
Avrupa’da milyonları aşan bir Türk diasporası bulunmasına rağmen, bu büyüklüğün siyasal, ekonomik ve kurumsal bir güce dönüşemediği açıktır. Oysa bugün Almanya başta olmak üzere Fransa, Hollanda, Belçika, Avusturya ve İskandinav ülkelerinde Türkler; sanayiden lojistiğe, gıdadan perakendeye, inşaattan hizmet sektörüne kadar neredeyse tüm iş kollarında aktif bir şekilde yer almaktadır. Sorun, var olmakta değil; birlikte hareket edememektedir.
Göçten Sermayeye: Büyük Bir Dönüşüm
1960’lı yıllarda “misafir işçi” olarak başlayan Avrupa Türklerinin hikayesi, bugün ciddi bir sermaye birikimine, ticari bilgiye ve pazar deneyimine dönüşmüş durumdadır. İkinci ve üçüncü kuşak Türk girişimciler; yalnızca iş gücü değil, artık işveren, yatırımcı ve dağıtım ağlarının sahibi konumundadır.
Ancak bu gelişim bireysel başarı hikayeleriyle sınırlı kalmakta, kolektif bir güce dönüşememektedir. Avrupa’daki Türk girişimciler; güçlü oldukları sektörlerde dahi masada yer alamamakta, karar mekanizmalarına etki edememekte ve uzun vadeli stratejiler üretememektedir.
Temel Sorun: Sektörel Dağınıklık ve Kurumsal Körlük
Avrupa’da Türklerin neredeyse olmadığı sektör yoktur. Buna rağmen:
• Sektörel birlikler zayıftır ya da hiç yoktur.
• Aynı sektörde faaliyet gösteren Türk firmaları birbirini rakip görmekte, ortak akıl geliştirememektedir.
• Kurumsal temsil eksikliği nedeniyle lobicilik yapılamamaktadır.
• Yerel ve ulusal düzeyde karar alıcılarla sürdürülebilir ilişkiler kurulamamaktadır.
Bu tablo, Türk diasporasının koltuk sahibi olamamasının, yani temsil gücü elde edememesinin temel nedenidir. Güç, örgütlenmediği sürece görünmezdir.
Lobi Gücü: Kendiliğinden Oluşmaz, İnşa Edilir
Avrupa’daki güçlü lobiler incelendiğinde, ortak özellikleri nettir:
Sektörel örgütlenme, kurumsal disiplin ve uzun vadeli strateji.
Türk diasporasının da artık şu soruyu sorması gerekmektedir:
“Biz neden hala bireysel başarılarla yetiniyoruz?”
Gerçek bir Türk Lobisi;
• Duygularla değil, sektörel akılla,
• Tepkisel reflekslerle değil, stratejik planlamayla,
• Kısa vadeli kazançlarla değil, nesiller arası vizyonla inşa edilir.
Bu nedenle atılması gereken en kritik adım, her sektörde güçlü ve profesyonel sektörel birliklerin kurulmasıdır.
Sektörel Birlik = Güçlü Lobi = Sürdürülebilir Etki
Gıda, lojistik, inşaat, perakende, sanayi, teknoloji ve hizmet sektörlerinde kurulacak güçlü birlikler;
• Avrupa’daki Türk işletmelerini disipline eder,
• Standartları yükseltir,
• Ortak yatırım ve ölçek ekonomisi yaratır,
• Yerel yönetimler ve AB kurumları nezdinde muhataplık sağlar,
• Türk girişimcileri “dağınık aktör” olmaktan çıkarıp kolektif bir güç hâline getirir.
Bu yapı aynı zamanda Türkiye ile Avrupa arasında doğal bir ekonomik köprü görevi görür. Türkiye’den Avrupa’ya ihracat yapan firmalar için güvenilir dağıtım ağları, pazar bilgisi ve sürdürülebilir ticaret mekanizmaları oluşur.
Türkiye–Avrupa Hattında Yeni Bir Ekonomik Akıl
Avrupa’daki Türk diasporası yalnızca Avrupa için değil, Türkiye için de stratejik bir değerdir. Ancak bu değer, bireysel ilişkilerle değil; kurumsal ve sektörel yapılanmalarla anlam kazanır.
Türkiye ile Avrupa arasındaki ekonomik ilişkilerde;
• Geçici ticaret değil, kalıcı pazar hakimiyeti,
• Kişisel temaslar değil, kurumsal temsil,
• Dağınık girişimler değil, ortak akıl esas alınmalıdır.
Sonuç: Bu Dağınıklık Geleceği Taşımaz
Avrupa’daki Türklerin potansiyeli tartışılmazdır. Ancak potansiyel, örgütlenmediği sürece güç değildir. Artık mesele “kaç kişi olduğumuz” değil; nasıl birlikte hareket ettiğimizdir.
Sektörel birlikler kurulmadan, güçlü bir Türk Lobisi oluşmadan, ne Avrupa’da kalıcı etki sağlanabilir ne de Türkiye ile sürdürülebilir bir ekonomik gelecek inşa edilebilinir.
___10.jpg)
Volkan Aydın
