Kurban, kökleri Hz.
Adem’e kadar uzanan insanlıkla yaşıt kadim bir ibadettir. Her ibadette olduğu
gibi Kurban ibadetinin de bir bedeni bir de ruhu vardır. Kurbanlık hayvanlarda sağlıklı,
besili ve kusursuz olmaları gibi bazı şartlar aranır; aynı şekilde, kurban
ibadetini yerine getiren kulda da bulunması gereken bazı manevi nitelikler
vardır. Zira Allah’a yaklaşma amacı taşıyan bu ibadet, sadece bir dış eylem
değil, aynı zamanda içsel bir hâlin, kalbi bir yönelişin ifadesidir. Kul,
kurban keserken sadece bir hayvanı değil; içinde taşıdığı dünya sevdasını,
bencilliği, kibri, hasedi ve gafleti de kurban etmeye niyet etmelidir.
Hz. İbrahim’in
(a.s.), Rabbinden aldığı emirle canından bir parça olan oğlu Hz. İsmail’i (a.s)
kurban etmeye yönelmesi, insanlık tarihinin en derin teslimiyet sahnelerinden
biridir. Bu olay sadece bir baba-oğul hikâyesi değil, kalbin, nefsin ve aklın
ilahi iradeye nasıl boyun eğebileceğinin unutulmaz bir örneğidir.
Kurban, kelime anlamıyla “yaklaşmak” demektir. Kurban Bayramı ise, kulun Rabbine kalpten bir yönelişle yaklaştığı, teslimiyetin ve takvanın zirveye ulaştığı mübarek bir zaman dilimidir. Kurban edilen hayvan, bu yaklaşmanın sadece bir sembolüdür. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bu gerçeği şöyle bildirir: Onların ne etleri Allah’a ulaşır ne de kanları; O’na ulaşacak olan sadece sizin takvânızdır.” (Hac, 22/37)
Bu
ilahi mesaj bizlere hatırlatır ki, kurbanın değeri, zahirî şekliyle değil;
takvayla, yani kalpten gelen bir Allah korkusu ve teslimiyetle anlam kazanır.
Gerçek kurban, Allah’a yakınlaşma niyetiyle yapılan fedakârlıktır. Bu yönelişle
birlikte, insanın iç âleminde bir temizlik başlar; kalp yumuşar, ruh huzura
kavuşur, nefsin prangaları kırılır. Ve işte o zaman, kurban sadece bir ibadet
değil; bir arınma, bir yeniden doğuş olur.
Kurban Bayramı ise,
aynı zamanda paylaşmanın, kardeşliğin ve merhametin bayramıdır. Kurban
etlerinin ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması, sadece maddi bir paylaşım değil,
gönüllerde açılan bir kapıdır. Çünkü vermek, kalbi arındırır; ruhu
zenginleştirir. Cimriliğin ve bencilliğin panzehridir. İnsan “veren el”
oldukça, Allah onun kalbine huzur indirir. Çünkü gerçek zenginlik, elde
birikenle değil, gönülden taşanla ölçülür.
Diyanet İşleri Türk
İslam Birliği (DİTİB) olarak, Türkiye Diyanet Vakfı iş birliğiyle bu yıl da
veren el ile alan el arasında güvenilir bir köprü olmak için canla başla
çalışıyoruz. Kıtalar dolaşıyor, ülkeler geziyor, şehir şehir, köy köy, ihtiyaç
sahibi her yerde elimizi uzatıyoruz. “Kurbanını Paylaş, Kardeşinle Yakınlaş”
anlayışıyla dünyanın dört bir yanındaki mağdur, mazlum ve muhtaçlara umut olmak
için var gücümüzle mücadele ediyoruz. Yolumuz uzun, sorumluluğumuz büyük; ancak
Rabbimizden aldığımız güç ve sizlerin desteğiyle her zorluğun üstesinden
geleceğimize inanıyoruz. Rabbim hepimizi takva bilinciyle hareket eden, vicdan
sahibi, duyarlı kullarından eylesin. Yanlışlardan korusun, hayatımızı
sorumluluk ve güzellikle donatsın.
Bu duygu, düşünce ve
dualarla 6 Haziran 2025 Cuma günü idrak edeceğimiz Kurban Bayramı’nın,
hayırlara, iyiliklere ve güzelliklere vesile olmasını yürekten diliyorum.
Bayramın; gönlümüze, yuvamıza, komşularımıza, ülkemize ve tüm dünyaya barış,
huzur ve mutluluk getirmesi için Yüce Allah’a niyazda bulunuyorum.
Dr. Muharrem KUZEY
DİTİB Genel Başkanı